Pages - Menu

16 Şubat 2012 Perşembe

Tarih-i Kadim'e Zeyl'in Yazılışı...

 Mehmed Akif Ersoy'un Manzumesine Karşılık "Tarih-i Kadim'e Zeyl"

II. Meşrutiyet devrinin İttihad-ı İslam ideolojisini benimsemiş şairlerinden Mehmed Akif, 1914 yılında yayımlanan "Süleymaniye Kürsüsünde" adlı eserinde, edebiyat çevrelerinde1905 tarihlinden beri elden ele dolaşan "Tarih- Kadim" manzumesi dolayısıyla, Tevfik Fikret'i tahkir edici bazı sözlerle birlikte onun için "Zangoç" ifadesini kullanması üzerine, Fikret kendisinin dinsizliğini ve genel anlamda da bütün semavi dinlerin tamamen karşısında olduğunu açıkça ilan ettiği "Tarih-i Kadim'e Zeyl"i yazar:


Tarih-i Kadim’e Zeyl  (Eski Çağ Tarihi’ne Ek)
-Bir Cevap-

Buyurulmuş ki :
Şimdi Allaha söver.. sonra, biraz bol para ver,
Hiç utanmaz, Protestanlara zangoçluk eder.

Ben ki üç beş kuruşu yeğlediği için
Protestanlara zangoçluk eden
Şairim. Kesin bilgi kürsüsünün süsü,
Apaçık olan dinin yorumcu şairi
Molla Sırat Hazretlerine, edebi
Saygılarımı sunarak
Duraksamadan diyorum: Zangoçluk
Nitelemesinin bağışlanmasına tanık olduk;
Lâkin aldanma sakın, üstâdım,
Ben de bir parça Tanrının birliğine inananlardanım.
Bana anlatma o güzelim dini,
Bilirim ben de senin bildiğini,
Okudum ben de Tanrının kitabı,
Dinledim ben de onun seslenişini,
Ben de zâtın gibi cami cami
Dolaşıp Yaradan’a eğildim,
– Cennet isteğiyle meşgul hayalim,
Yüreğim cehennem korkusuyla üzgün -
Ben de tırmandım ulu Tûbâ’ya,
Ben de çıktım Mele-i a’lâ’ya;
Ben de âşıktım ezan nağmesine,
Ben de koştumdu o Allah sesine;
Ben de tesbih, dua, oruç, namaz,
Hepsini, hepsini yaptım, yazık ki!
Çünkü telkinlere aldanmıştım,
Kandığın şeylere hep kanmıştım,
Bilmeden, görmeden iman ettim,
Nefsimi dinime kurban ettim;
Sevdim Tanrıyı da, Peygamberi de;
O alay kaldı bugün hep geride.
Anladım çünkü hakikat başka,
Başka yoldan varılırmış Hakka.
Saydığın hârikalar, mu’cizeler
Birer zekâ büyüsüdür ki, insan
Durmadan açıyor sırlarını;
Mucize gösterenler unutmuş yarını.
Aldatan ve aldanan o İsa, Musa;
Köhne bir tılsımlı yalandır asâ.
İnsanın böyle sapıklıkları var:
Putunu kendi yapar, kendi tapar.
Git ara kilisesini, gez Kâbesini,
Dinle tekbîri, işit çan sesini,
Göreceksin ki, bütün boşluktur,
Umduğun, beklediğin şey yoktur;
Düzme Tanrısı gibi Şeytanı,
Buda’sı, Ehrimen’i, Yezdân’ı;
Topunun yaratanı bir korkak kuruntudur.
Gölgeler, gölgeler… Onlarda derin
Bir karanlık sezerek çevrildim,
Acı bir darbe yeyip devrildim,
Şimdi cennete ve cehenneme aldırmadan,
Süzerim yaradılışı hayran hayran!
Ben ne tapılan, ne tapan bilirim,
Kendimi doğaya tapınan bilirim.
Gökte binlerce mescit görürüm,
Orada vicdanımı secde eder görürüm.
Bu secdedir işte benim tapınmam,
Bu tapınışla geçer saatlerim.
Bu tapınışla övünçlü ve sevinçli,
Kendimi bir kayadan ayırt etmem.
Bir minik kuşla biriz tapmakta:
Ben de tehlîl ederim, ishak kuşu da.
Doğruluk, sevgi ve vefa, alçakgönüllülük,
Acımak, iyilik ve yurtseverlik, insaf,
Sonra bir şaire “zangoç” dememek…
İşte vicdanımın yörüngesi bunlar.
Düşünüp işlemek dinsel törenimdir,
Yaşamak dini benim dinimdir.
İnançlıyım: Varlığa inancım var,
Her kanat bir melek bildirir.
Yaşarım peygambere gerek duymadan,
Bir örümcek götürür Tanrıya beni.
Kitabım doğa alanının kitabı,
Bendedir iyilik ve kötülüğün nedenleri.
Varırım böyle mezarın kapısına dek,
Diriliş ve öbür dünyaya gerek görmem pek.
Taşırım coşkun yüreğimde
İnsanın aşkını da, acılarını da.
Hak dini bence, bugün hayat dinidir!
Sen ne dersin buna, ey Molla Sırat?..

Tevfik Fikret

Şiir Atilla Özkırımlı tarafından sadeleştirilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder