Kaknûs
Gayet büyük ve efsanevi bir kuştur. Rüzgar estikçe, çok delikli gagalarından çeşit çeşit sesler çıkarmış. Çeşitli renk ve şekillerle süslü imiş. Gagasındaki 360 delik nedeniyle çıkardığı sesleri ile etrafında toplanan kuşları yiyerek geçinirmiş. Bir sene yaşadıktan sonra çalı çırpı toplayıp üzerine çıkarak ötmeye başlarmış. Ötüşü kendisini coşturunca kanatlarını çırpmaya başlar, kanatlarının çıkardığı kıvılcımlardan otlar tutuşur ve birlikte parlak bir alevle yanarlarmış. Geride kalan küllerinden bir yumurta ortaya çıkar ve yavru doğururmuş. Eski musiki bilginleri, bu kuşun çıkardığı seslerden esinlenerek musiki ilmini icat etmişlerdi. Bu nedenle "musîkâr" adıyla da anılırmış. Anka ile karıştırıldığı olur. Buna kuğu diyenler de vardır.
Şiirlerinde bu efsanevî kuşa yer veren şairler ve beyitleri:
Dimağı duhân ile fânus-veş
Yanar ateşe durma kaknûs-veş
Atâî
Kaknûs-ı âşiyân-ı muhabbet değil midir
Kendi demiyle âşık-ı muztar kebâb olur
Sâbit
Tiryâkî-i herze hâb-ı menkûs
Âteşler içinde pir-i kaknûs
Şeyh Galip
Kaynak:Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, İskender Pala
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder